.
"Horozlu Bayırı"ndan bakıldığında; "Saraçhane Semti" yönünden "Saraçlar Caddesi"ne dek uzanan bugünün "Hükûmet Caddesi"nin sol yanında görüntüye giren "Selimiye Camii", "Üç Şerefeli Cami" ve "Tugay Komutanlığı"; sağındaysa "Makedon Kulesi" ve onun ardından görünen "Eski Cami"...
Solda "Selimiye Camii", ortada "Üç Şerefeli Cami," sağda "Makedon Kulesi" ve onun ardından görülen "Eski Cami"... Tahminen "Beylerbeyi Camii" minarelerinden çekilmiş, üsttekilere benzer bir Edirne manzarası..."Hükûmet Caddesi"ndeki tarihî "Taşhan" ve tarihî "Sokullu Hamamı"yla aynı karede yer alan "Makedon (Saat) Kulesi"...
"Üç Şerefeli Cami"nin bahçesinden, "Saat Kulesi" olarak da bilinen "Edirne Kalesi'nin ünlü Makedon Kulesi"...
Ön planda "Erkek Sanat Okulu", ardında "Edirne Saat Kulesi" ve ünlü "Edirne Camileri"... "Londra Asfaltı" yönünden "Edirne Saat Kulesi"... "Üç Şerefeli Cami"nin minaresinden "Saat Kulesi" ve Edirne manzarası... "Üç Şerefeli Cami"nin bahçesinden, "Saat Kulesi" olarak da bilinen "Edirne Kalesi'nin ünlü Makedon Kulesi"...
"Kaleiçi" yönünden çekilmiş, yine "Saat Kulesi"nin ve "Üç Şerefeli Cami"nin göründüğü bir başka Edirne fotoğrafı...
Karakalemle yapılmış, "Saat Kulesi"yle "Üç Şerefeli Cami"nin birlikte göründüğü eski bir kartpostal...
"Saat Kulesi"yle "Üç Şerefeli Cami"nin birlikte göründüğü üsttekine benzer bir kartpostal...
"Taşhan" ve "Saat Kulesi"nin "Tugay Komutanlığı" bahçesinden çekilmiş bir fotoğrafı...
Yine diğerlerinden farklı bir "Saat Kulesi" fotoğrafı...
"Saat Kulesi"nin bir araya getirilmiş iki farklı fotoğrafı...
"Makedon Kulesi", yani "Edirne Saat Kulesi"nden bir soluk görüntü daha...
.
.
[Serginin Açılış Tarihi 30.9.2009]
.
.
.
.
"Sessizliğin Sesleri Sanat Galerisi"nin kuruluşundaki tek amaç, "Bilgiyi paylaşmak" düşüncesinden hareketle elde edinilen bilgileri ortak yararlanıma açmaktır. Sergilerimiz; sizlerin de yakından bildiği gibi, fotoğrafların çekildiği yer ve kişi hakkında bilgi vermeye, eldeki belgeler yeterli olduğunda da tarihe ışık tutabilmeye yöneliktir. Bu nedenle fotoğrafların çok net oluşu, iyi kurgulanması, üzerinde sanatsal değer taşıyabilecek gölgelerin oynaşması ve benzeri tüm değerler, çok önemli olduğunu bilmemize rağmen; bizler için daima üçüncü, dördüncü planda kalmaktadır.
.
Bu düşüncemizi, zor bulunur oluşu nedeniyle eşsiz olarak niteleyebileceğimiz "Edirne Saatleri Tarih Söyler Arife" adlı, adı bile tarih kokan fotoğraf sergisi aracılığıyla hatırlatmak istedim.
.
Edirne saatleri insana ne anlatabilir?
Cevabı "Çok şey!"
Edirne, Türkiye'mizin birçok kentinin de başına geldiği gibi yaşanabilecek her kötü günü görmüş; istilaya uğramış, yağma edilmiş, yakılıp yıkılmış. Halkı; esaret çekmiş, ezilmiş, hor görülmüş, soykırım yaşamış...
Türk insanının her şeyi unutan karakterine bu kentte rastlayamazsınız. İnsanları başlarından bir şey geçmemiş gibi durur ama ortak bilince verecekleri uyarıcı mesajları çoktur.
.
Gelelim okurlarımızdan Sayın Nesrin Tez'in sorusuna...
Kısaca "İyi ama neden âlime değil de arife?" diyor. Cevap vermeden önce gelin biz buna, siyasetçi ve devlet adamından başlayıp toplumun birçok kesimini de ekleyelim.
Sanırım, genlerimizde sık sık arıza yapan bir şeyler var.
Bizler her tür bilime sahip olsak da irfanımız eksik olduğunda "Görmüyor, duymuyor, hissedemiyor, başımıza gelenleriyse hiç anlatamıyoruz." Bu nedenle ariflerden başkası anlamaz hâlimizi... Ariflerden başkası kurtaramaz bizi...
Malum, en sık kullanılan sözlerimizden biri: "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." Öyle olduğu için, ülke meseleleri bizleri hiç mi hiç ilgilendirmez. Çünkü o konu gündeme geldiğinde kaçınılması imkânsız sonuç, yılan değil yılanların dokunması... Ara sıra zevahiri kurtarmak için "Hım, ıh, nıççık, ya!" türü sözcüklerle "Ne vatansever adam be!" salgısı yayarız çevreye...
Bizler: Evde ana babadan, okulda öğretmenden, sokakta üzerimize gelen serseriden, evlenince eşimizden, işte patron ve amirden, kiracımızdan, ev sahibinden, askerden, polisten, mafyadan, teröristten, yaşlandığımızda çocuklarımızdan, hatta hatta oyumuza muhtaç siyasetçiden velhasıl akla gelebilecek her insani temastan korkarız. İşte bu korkular, yukarıda söylediğim o sözlerin temelini oluşturan; sakın ha, "Görme, duyma, konuşma!" korkaklığının görünen şeklidir. Bu yüzden, kendisine hangi vasıflar kondurulmuş olursa olsun bilim adamlarımız bile, irfan sahiplerinin zeyrekliğine ulaşamaz. Ulaşamaz ne kelime ulaşma fırsatı bile bulamaz. Mucize olup bulsa da korkup bırakır bir kenara...
Bunun istisnası yok mu?
Vardır mutlaka. Vardır da istisnalar kuralları bozmuyor ya, işte o türden bir var olmadır bu... Tarih; işte bu nedenle yalnız, irfan sahibi arifler ve "Gören, duyan, yeri gelince söz söyleyebilen" insanlara fısıldar gerçeği. Hani Ömer Seyfettin'in, "İlim başka irfan başka, alim başka arif başka" diye bir saptaması var ya, sorunuzun gerçek yanıtı, derin anlamlı bu sözcüklerde saklı...
Eğer alim ve allamelerimiz tarihten ders çıkarmayı bilselerdi, bugün ülkemizin başına sardırılan onca bela; geçtim onurla yaşamayı, yiyeceklerimizin genlerine kadar girebilir miydi?
.
Serginin sahibi Sayın Muhsin Tanyer'e, paylaşımda gösterdiği cömertlik nedeniyle herkes adına teşekkür ederim.
Özellikle tarih ve Edirne'ye sevdalı okurlarımızla Muhsin Tanyer sevenlerini mutlu edeceğini umduğum bir müjdem var. Dostum, arkadaşım, kardeşim Sayın Ali Muhsin Tanyer'in başka sergilerini de dönem dönem yayınlayacağız.
Esen kalmanız ve ilgilerinizin devamı dileğiyle...
.
Saygılarımla
Günay Tulun
Sayfa düzeni Günay Tulun tarafından yapılmıştır.
Sayfa düzeni Günay Tulun tarafından yapılmıştır.
"SESSİZLİĞİN SESLERİ GAZETESİ"NE GEÇİŞ İÇİN BU CÜMLEYİ, SERGİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN "SONRAKİ KAYIT"-"ANA SAYFA"-"ÖNCEKİ KAYIT"veya"ADSAL ARŞİV"İ TIKLAYIN
18 yorum:
En kalbi duygularla kutlarım.Çok güzel.Bunlar gerçekten zor bulunur resimler.
Tarihe ışık tutuyor.Ali Muhsin Tanyer beyin yeni sergilerini sabırsızlıkla bekliyoruz.
Edirneli bir babanın evladı olarak bu sergi beni çok ilgilendiriyor. Resimlerin yayınlandığı link adresini saklayacağım.Çok beyendim.Kutlarım.
Çok güzel ama bir ricam var.Bu resimleri kopyalayabilirmiyim.
Muhsin abi kutlarım çok güzel olmuş.
Muhsin Tanyer abiye teşekkür..
Sergi benim için çok şey ifade ediyor.Büyük anlam taşıyor.Teşekkür ederim.Özür dilerim ama serginin adınla ilgili olarak aklıma bir şey takıldı.Neden arife anlatıyor alime anlatması gerekmez mi?
kutlarım çok değerli bir sergi
Muhsin abime saygılar.sergisine çok güzelfotoraflar kormuş.elcezine salık.abicim saygılar sunuyorm.
Muhsin bey abicim Pardon.Bu arifi anlamadım Edirnede Arif diye ünlü biridmi vardır..
Çok özürler diliyoruz.Uyku sersemi anlayamadık.Şimdi anladık.İlim başka irfan başka alim başka arif başka..Resimler sahiden tarihe ışık tutuyor.Resim altı yazılarınıda çok sevdik.Ellerinize sağlık.yeni edirne fotolarını bekleriz.
Sayın Okurlarımız
Tek tek saymamak için kısa geçiyoruz. Grubumuza ait 35 ayrı yayın olduğunu biliyorsunuz. İşte bunların tümünde yer alan fotoğraf, yazı ve şiirleri tabii ki kopyalayabilir; halihazırda olduğu gibi radyolarda okuyabilir, televizyonlarda ve sitelerinizde yayınlayabilirsiniz.
Sizlerden tek ricamız, Sayın Günay Tulun'un yazı ve şiirleri için hemen hemen tüm sitelerimizde açıkladığımız nezaket kurallarına diğer yazar ve sergi sahiplerimizin eserleri için de uymanızdır.
Bu dilek aslında, Sayın Atiye Sudarası'ndan gelmiş ama cevabımızı herkese iletmeye çalıştık.
Bizleri izlemenizin devamını rica eder, esenlikler dileriz.
Saygılarımızla
Sessizliğin Sesi Grubu
Yayın Kurulu
Sayın Nesrin Tez, serginin adıyla ilgili olarak kısaca "İyi ama neden âlime değil de arife?" diyor. Cevap vermeden önce gelin biz buna, siyasetçi ve devlet adamından başlayıp toplumun birçok kesimini de ekleyelim.
Sanırım, genlerimizde sık sık arıza yapan bir şeyler var.
Bizler her tür bilime sahip olsak da irfanımız eksik olduğunda "Görmüyor, duymuyor, hissedemiyor, başımıza gelenleriyse hiç anlatamıyoruz." Bu nedenle ariflerden başkası anlamaz hâlimizi... Ariflerden başkası kurtaramaz bizi...
Malum, en sık kullanılan sözlerimizden biri: "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın." Öyle olduğu için, ülke meseleleri bizleri hiç mi hiç ilgilendirmez. Çünkü o konu gündeme geldiğinde kaçınılması imkânsız sonuç, yılan değil yılanların dokunması... Ara sıra zevahiri kurtarmak için "Hım, ıh, nıççık, ya!" türü sözcüklerle "Ne vatansever adam be!" salgısı yayarız çevreye...
Bizler: Evde ana babadan, okulda öğretmenden, sokakta üzerimize gelen serseriden, evlenince eşimizden, işte patron ve amirden, kiracımızdan, ev sahibinden, askerden, polisten, mafyadan, teröristten, yaşlandığımızda çocuklarımızdan, hatta hatta oyumuza muhtaç siyasetçiden velhasıl akla gelebilecek her insani temastan korkarız. İşte bu korkular, yukarıda söylediğim o sözlerin temelini oluşturan; sakın ha, "Görme, duyma, konuşma!" korkaklığının görünen şeklidir. Bu yüzden, kendisine hangi vasıflar kondurulmuş olursa olsun bilim adamlarımız bile, irfan sahiplerinin zeyrekliğine ulaşamaz. Ulaşamaz ne kelime ulaşma fırsatı bile bulamaz. Mucize olup bulsa da korkup bırakır bir kenara...
Bunun istisnası yok mu?
Vardır mutlaka. Vardır da istisnalar kuralları bozmuyor ya, işte o türden bir var olmadır bu... Tarih; işte bu nedenle yalnız, irfan sahibi arifler ve "Gören, duyan, yeri gelince söz söyleyebilen" insanlara fısıldar gerçeği. Hani Ömer Seyfettin'in, "İlim başka irfan başka, alim başka arif başka" diye bir saptaması var ya, sorunuzun gerçek yanıtı, derin anlamlı bu sözcüklerde saklı...
Eğer alim ve allamelerimiz tarihten ders çıkarmayı bilselerdi, bugün ülkemizin başına sardırılan onca bela; geçtim onurla yaşamayı, yiyeceklerimizin genlerine kadar girebilir miydi?
Saygılarımla
Sessizliğin Sesi Grubu
Yayın Kurulu adına
Günay Tulun
Haklısınız.Güzel ve anlamlı bir isimlendirme ve güzel ve tarihi bir sergi.
abicim elcezine salık edirneli olaraktan kıvanş duydum
Eskiye gittik.Güzel sergi kutluyoruz.
Çok duygulandım,ellerinize sağlık olsun..
Ailece Maziye gittik.Sağ olasınız.
Yorum Gönder